MAKEDONYA
Eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetini oluşturan 6 cumhuriyetten biri olan ve Makedonya Cumhuriyetini, Osmanlının İzindeki kişisel programım kapsamında gezme, görme fırsatımız oldu. Doğu Avrupa’nın bu yeni üyesini 3 gün gezdim ve aşağıda analiz ettim. Öncelikle Makedonya'nın 2 milyon nüfuslu olduğunu ve 1 milyon kişinin başkent Üsküp'te yaşadığını belirteyim.
Ulaşım:
Makedonya’nın başkenti Üsküp’e (Skopje) Selanik’ten her gün saat 17.00’de, otobüs seferleri düzenleniyor. Selanik-Üsküp arası 231 km, ancak gümrük işlemleri için bekleme sürelerinden dolayı bu mesafe ancak 4 saatte kat edilebiliyor. Kişi başı otobüs bileti 20 €. Selanik’te adliye binasının önünden biniyor ve Üsküp’te otobüs terminalinde iniyorsunuz. Şehir içindeki ulaşım taksi ve mutad otobüslerle sağlanıyor. Hatta, İngiliz filmlerinde görmeye alıştığımız kırmızı renkli çift katlı otobüsleri burada sıklıkla görebilirsiniz.
Yeme-İçme-Alışveriş:
1-Makedonya’yı Balkanlardaki en ucuz ülkelerden birisi olarak söyleyebilirim. Yerel para birimi olan Denar , boyut olarak bizim eski TL’lere benziyor. (Not: 1 € = 61 Denar)
2-Üsküp’ün İskender anıtının olduğu meydana, şehrin nüfusuna göre oldukça büyük sayılabilecek alışveriş merkezi yapmışlar. Ne arıyorsan bu merkezde bulabilirsiniz. Hatta bizdeki BİM ayarı KAM adlı market vardı ki, raflama ve fiyatlama sistemi neredeyse tıpkısının aynısı gibiydi. Araştırmadım ama kim bilir belki de sermayedarı aynı kişilerdir.
3-Üsküp’te ne yenir sorusuna bence en güzel cevap öncelikle, bizdeki adıyla İnegöl Köftesi, oradaki adıyla kebap yenir . Endişelenmeyin domuz etinden yapmıyorlar. Üstelik bizdeki bazı esnafların yaptığı gibi lastik gibi de uzamıyor. Oldukça lezzetli. Enteresandır yanında kıyılmış soğanla servis ediliyor. Bizim esnaflardan bir farkı, orada et ucuz olduğu için tam tamına 10 köfte veriliyor. Bizde ise 6 köfte. İkinci sırada tadılması gereken lezzet kiremitte kuru fasulye. Zevkler ve renkler tartışılmaz ama, kiremitte kuru fasulye kebaptan daha lezzetli geldi bize. Hatta tarifini yarım yamalak aldık ve evde denedik. Sonuç: Her evin yemek listesine girmesi gerektiğine karar verdim. Üsküp’te denenmesi gereken lezzetlerden bir başkası bir pazarı köşesinde bir dükkanda satılan sodalı meyve suları. 100 yıldan daha uzun bir süredir bu mesleği devam ettirdiğini ve soda ile konsantre meyve şurubunu kendi ürettiğini söyleyen usta, ne yazık ki kendisinden sonra bu işi yapan kimsenin olmadığını söyledi. Gezimiz sırasında favori içeceğimiz buydu ve ne yazık ki adını yazmayı unuttuk. Yemek konusunda mutlaka onların burek dedikleri değişik türdeki böreklerini kuşluk vakitlerinde tadabilirsiniz ki, ben börek konusunda tam puan verdim.
MİMARİ:
1-Üsküp’ü yönetenler için naçizane bir Türkçe deyim vardır ki ben onu söyleyeyim, cümlenin gerisi zaten gelir: “Heykel gördüksüzü”. Şehrin her yerine, ister konuşlandığı mekana uysun, isterse de uymasın heykeller kondurulmuş. Bazen bir bakıyorsun bu heykel bir hayvan figürü olabildiği gibi, bazen de Makedonya tarihindeki tarihsel şahsiyetler de olabiliyor. En çok da Osmanlı hakimiyetine karşı savaşanlar heykelleştirilmiş. Acaba, Makedonlar geçmişten heykeltıraşlarıyla ünlü bir millet idi de ben mi bilmiyorum diye, geçmişlerini gösterebilecek müzelere gittim ise de, yontu alanında çok eski eserlere tesadüf edemedim. Sonuçta, yöneticilerin yakınlarından birilerinin heykeltraş olduğu kanaatine vardım.
2-Üsküp’te gezi sırasında ilk dikkati çeken şey eski stille inşa edilen ancak yeni oldukları besbelli olan hükümet binaları. Hatta, belli ki çok para harcanmış olacak ki, şehrin tanıtım broşürlerine bu yeni binaların fotoğraflarını “turistik” olarak konulmuş. Osmanlıdan kalma o kadar eser varken, bu yeni binaların turizm broşürlerine konulmasını, turizmden anlamadıklarına yordum.
3-Üsküp’ün logosunda bir Osmanlı eseri olan tarihi Taşköprü olmasına rağmen, az önce belirttiğim devasa hükümet binaları taşköprünün sağına soluna yapılmak suretiyle, köprünün silueti bozulmuş ve panoramik görüntüde bir anlamda bu güzelim eser maalesef cüceleştirilmiş. Madem, eseri sahiplenmiyorsunuz neden şehrin logosuna koyuyorsunuz, yok sahipleniyorsanız neden siluetini bozuyorsunuz ?
4-Osmanlı eseri camilerin hala ayakta olduğunu ve ibadethane olarak devam ettiğini söyleyeyim. Nüfusun takriben dörtte biri Müslüman olan Makedonya’da dinsel hoşgörünün güzel örneklerini böylelikle görebilme şansına da erişmiş olduk. Vakit geldi, ezan okundu, vakit geldi çan çaldı.
5-Tarihi Üsküp kalesinin ve şehirdeki çoğu tarihi eserin AB finansmanıyla restore edildiğini gördüm. 50 yıldır kapısında beklediğimiz AB’nin Türkiye’deki herhangi bir tarihi eserin restorasyonu için finansman katkısında bulunduğunu duymadım, görmedim. Bilen varsa cehaletimi lütfen gidersin.
6-Makedonya’nın bileşenlerinden Türk ve Arnavut nüfusun daha çok şehrin geri kalmış bölgelerinde mukim olduklarını, belediye imar faaliyetlerinin en çok uğradığı en nezih bölgelerde ise Makedon vatandaşların iskan edildiğini gördük.
7-Makedonya-Üsküp'te dünyanın en büyük haçının bir tepeye konuşlan- dırıldığını ve bu haçın yapımında devlet katkısının da olduğunu öğrendim. 2 milyonluk bir ülke, üstelik nüfusunun önemli bir bölümü müslüman iken, havarilik konusunda şampiyonluğa mı oynuyor, yoksa AB'ye mesaj mı veriyor, siz karar verin.