TAYLAND (THAILAND) GEZI NOTLARI
TAYLAND (THAILAND) GEZİ NOTLARI
Tayland'ı, Aralık-2013'te ziyaret ettim. Pek tabii ki sırt çantalı bir gezgin olarak. İyiki de gitmişim dediğim ülkeler arasında ilk sıralarda olduğunu söyleyebilirim. Öncelikle kısa bir girizgâh yapalım. Tayland, anayasal monarşi ile yönetilen, yani kralı-kraliçesi ve başbakanı olan bir ülke. Yönetim şekli aynen Malezya gibi. En önemli şehri ve başkenti Bangkok ve Pataya. Para birimi Baht ve 10 Baht 0,64 TL'ye karşılık geliyor. Aslında bir turizm ülkesi desek çok da yanlış sayılmaz. Halkına Tay milleti, kültürüne de Siam kültürü deniliyor ve Uzakdoğu'daki diğer sarı ırktan din birliği hariç dil, kültür, alfabe, yeme-içme ve diğer özellikler bakımından ayrışıyorlar. Bu bölgeyi görenler zaten daha ilk gün bu ayrımı görebiliyorlar. Örneğin Taylılar, Çin ile arada kalan Laos'u saymazsak, bu bölgenin hakim ırkı ile kapı komşu olmalarına karşın bir Çinliye asla benzemez. Görünüşleri dahi farklıdır. Bir defa misafirperverler, daha yardımseverler ve en önemlisi her daim güleryüzlüler. Ben bir hafta kaldığım bu ülkede ister tanı ister tanıma, herkesin birbirine gülümsediğini keşfettim. Sorunları yok mu elbetteki var, ama bu sorun birbirlerine karşı saygıdan mütevellit gülümseme alışkanlığını ortadan kaldırmamış.
Benim ziyaret ettiğim tarihte, örneğin aşağıdaki meydanda bizim Gezi Parkı olaylarına benzer bir direnişin örgütlü olarak Bangkok'un en önemli meydanlarından biri olan Demokrasi Anıtı ve çevresinde cereyan ettiğini gördüm ve izledim. Bizde protestonun gerçekleştiği yerlerde yüzlerce kişiye hatta binlerce kişiye yetecek ölçüde ve büyüklükte, ben yemek yapıldığını hiç görmedim. Bangkok'ta devasa büyük kaplarda protestoya katılanlara yemek yapıldığını hatta fizyolojik ihtiyaçlarının dahi düşünülerek önlem alındığını, insanların gece-gündüz bu alanda yattığını, hatta meydanın sınırlarında motorlu gençlerden oluşturdukları güçlerle emniyeti sağladıkları ve polis ve asker gücünün meydana girmemesi için tetikte beklediklerini, meydana kurulan dev platformda ünlü şarkıcıların şarkılarını söylediği, muhalif parti temsilcilerinin konuşmalar yaptıkları ve coşkunun her daim üst düzeyde olduğunu izledim. Demokrasi meydanına ticari taksi ve tuk tuk denilen üç tekerlekli motosikletler de dahi gelmeye dahi cesaret edemiyorlar. Ben ne zaman bir taksici bulsam bu meydana gitmek istediğimde taksiciler vazgeçiyordu ve cevaben orada kavganın olduğunu söylüyorlardı. Baktım götüren yok, ben de en yakın metro istasyonundan tabanvayla ulaşımımı sağladım. Benim için çok farklı bir deneyimdi. Böylesine örgütlü ve organize protestocular görmemiştim çünkü. Demokrasi Anıtı, Phu Khao Thong (Golden Mount) olarak bilinen Bangkok'un önemli tapınağına 2-3 km.lik yürüme mesafesinde ve özellikle gece görselliği oldukça şahane. Ziyaret edilmesini öneririm.
Bangkok'un en meşhur bu anıtının önemi aslında biraz da yapan kişiden kaynaklanıyor. Anıtın mimarı Corrado Feroci adında bir İtalyan heykeltraş. Zat-ı muhterem doğu heykelleri üzerine çalışma yapmak üzere Tayland'a gidder ve orada yerleşir, hatta adını Silpa Bhirasi olarak değiştirir. Yeteneklerinin farkına varan kraliyet ailesi Kral Rama VI'nın, benim buraya koymaya gerek görmediğim bir heykelini yaptırır, her yaptığı eser çok beğenilir. Halihazırda Tayland'da bu adamın adını taşıyan Silpakorn Üniversitesi diye bir üniversite mevcut ve modern Tay sanatının babası olarak kabul ediliyor. Bu fotoğraftaki eser dışardan bakıldığında müzeye benzer bir yorum yapılsa da aslında turistlere yönelik bir alışveriş merkezi olduğunu belirteyim. Adı King Power Duty Free Complex. Yani Kral gücü vergisiz AVM. Bu AVM'de pasaportunuzu ibraz etmek suretiyle freeshop benzeri dükkanlardan vergisiz alışveriş yapabiliyorsunuz. Vergisiz lafı kulağa hoş gelse de öyle cazip fiyatlar olmadığını söylemek zorundayım. Ancak iç dizaynı çok hoştu. Tayland'ı anlatırken en çok dikkatimi çeken şeyi burada aktaracağım. Aşağıdaki fotoğrafta onların Skytrain dedikleri gökyüzü treninin merkezdeki istasyonlarından birisini görüyorsunuz. Skytrain, anayoldaki refüjlerin ortasına konulmuş kazıkların üzerine inşa edilmiş 1, 2 veya 3 katlı hafif raylı trenlerden oluşuyor. Trafiği İstanbul'u aratmayacak derecede keşmekeş bir şehirde bu trenler ve yeraltı metroları ulaşımda hız ve zaman sağlıyorlar. Yine bu Skytrain'lerin istasyonlarında aynen metro istasyonlarındaki gibi yolun iki tarafını kaplayacak şekilde genişletilerek alışveriş mağazaları oluşturulmuş. Kısacası metrodan hiçbir farkı yok. Aşağıda araç trafiği akarken hatta dururken siz yukarıda trenle şehrin bir ucundan bir ucuna gidebilirsiniz. Diğer Uzakdoğu ülkerinde olduğu gibi burada da seyahat ettiğiniz mesafeye göre ücretlendiriliyorsunuz. Raylı ulaşımda Bangkok'ta beğenmediğim şey ise metroya binilen kartın Skytrain de geçmemesiydi. bangkok'ta trafik az önce de dediğim gibi yaşayan nüfusa bağlı olarak oldukça sorun teşkil ediyor. Ancak, zamanı ekonomik kullanmak isteyenler için, size şaka gibi gelecek ama bir yöntem var. Onun adı motosiklet, mobilet vb. Bu şehirde, ticari anlamda, yolcu taşıyan taksiler, tuk tuk ların haricinde bir de turuncu ceketli mobiletçileer var. Eğer turuncu ceketli bir mobiletli görmüşseniz ve boşsa, hemen gidip nereye gideceğinizi söylüyorsunuz ve pazarlık yaparak, adamın arka tarafına kurulup çok farklı bir seyahat deneyimiyle ulaşmak istediğiniz yere gerekirse kaldırımlardan dahi giderek dakikalar içinde ulaşabiliyorsunuz. Ne güzel diyeceğim ama, kaldırımda dahi yürümenin emniyetsiz olduğu bu ülkede sorun bu şekilde çözülmüş. Bizdeki Mart-2014 seçimlerinde adaylardan biri E-5 üzerine bu şekilde bir raylı ulaşım yapacağını vaat etmişti. Anladım ki, Tayland'dan feyz almış. Olsun, ilim meredeyse gidip almak zaten hadis-i şerif değil miydi ?
Fotoğrafa dikkat ettiniz mi araçların sonu görünmüyor ve bu trafikte araçtan çok mobiletlere dikkat etmek zoundasınız. Çünkü, nereden çıkacaklarını kestirmek çok zor. Aşağıdaki fotoğraf Bangkok'a 80 km mesafedeki Floating Market ya da yüzen pazar adıyla bilinen ve turist çekim merkezlerinden biri. Burada gördüğünüz bu küçük kayıkların içinde türlü çeşitte balıklar, egzotik meyveler, sebzeler satılıyor. Genellikle de kadınlar tarafından yapılıyor bu işler. Örneğin, kayığın içindeki kadın, kayığın içine kurulmuş bulunan mangalda, balık ya da kabuklu deniz ürünlerini pişiriyor, sosluyor ve kenardaki masalarda oturmuş bulunan müşterilerine yardımcısı aracılığıyla servis ediliyor. Bir bakıma Eminönü balık ekmekçileri gibi. Ancak, bu balıklar Eminönü balıkçılarının buzhane ya da ithal balıkları gibi değil, tamamen doğal ve yağsız olarak ızgarada pişiriliyor. Zaten Floating markette oturup birşeyler yemek dahi ayrı bir zevk. Şahsen ben uzakdoğu ülkelerinde okyanus balıklarının tadını beğenmediğim için deniz kabuklularını ve diğer deniz ürünlerini tercih ettim. Mesela, karidesi bizim ülkemizde de çok yedim ama, sanki bunlar daha leziz gibi geldi bana.
En çok turist çeken noktalardan biri aşağıda fotoğrafını gördüğünüz Yatan Buddha (Reclining Buddha) anıtının bulunduğu What Pho tapınağı. Bu anıt 46 metre uzunluğunda, 15 metre yükseklikte ve altın varakla işlenmiş. Sadece ayakların yüksekliği 3 metre. Budhanın nirvanaya ulaşmasını sembolize ediyor. Fotoğrafta da görülmesede sağ arka tarafta üç ayaklıların üzerine konulmuş 108 adet kase var ve şans getirmesi için bu kaselerin içine ziyaretçiler bozuk para atıyorlar. Paralar pek tabii ki tapınağa kalıyor. Bu tapınağın Tayland'daki özel önemi ise geleneksel Thai masajının doğu yeri olarak kabul edilmesinden ileri geliyor. Bu tapınakta görevli budist rahipler ünlü Thai masajını öğreten ve yayanlarmış. Şimdilerde, bu masajı öğreten okullar olduğunu okudum. Masaja gelince, tek parçadan oluşan geniş, yarım kollu kıyafet giydirilerek, 1 saat kadar sürüyor ve vücudunuzdaki her eklem tek tek elden geçiriliyor. Sonuç: Günde ortalama 10-15 km kadar yürüyen bir gezgin olarak, akşam saatlerinde 1 saatlik Thai masajının ardından sabah kalkmış gibi ayı tempoda devam edebilir, gece de deliksiz bir uyku çekebilirsiniz. Thai masajını kesinlikle diğer masajlarla karıştırmaya kalkmayın. Çünkü, bu masajı bir huşu içerisinde, ibadet eder gibi yapıyorlar. What Pho tapınağının akşam saatlerinde dışardan çekilen görüntüsü. Bu tapınak aslında daha önceleri yukarıda da söylediğim gibi geleneksel Thai tıp öğretilerinin öğretildiği bir yer iken, Tayland'ın dünya kültür mirası listesindeki şehri olan Ayuthaya'dan yukarıdaki anıtın taşınması ile tapınağa dönüştürülmüş. Tayland'da güvenliği askerler tarafından sağlanan 2 tapınaktan birisi bu. Bu tapınağa saah 08.00-17.00 arasında girebilirsiniz. Girişi yanlış anımsamıyorsam 300 Baht civarındaydı. Bu paraya 1 adet 0,5 Litre su da dahil :)) Saat 17.00 dan sonra mümkünatı yok, içeri giremezsiniz. Askerler çok sert ve hoşgörüsüz. Bunu neden anlattım, ben birinci denemem de saat 16.45 gibi geldim, ancak 15 dk. da ziyaret tamamlanamayacağı için almadılar, ısrar ettim ama nafile. Bangkok'un gece-gündüz en hareketli ve en eğlenceli caddelerinden biri Khosan Road adıyla anılıyor. Öğütülmüş pirinç olarak çevrilebilir. Bu cadde ve caddeye bağlanan yollarda yüzlerce hostel dikkatimi çekti. Sonradan öğrendimki, tüm dünyada sırt çantalı gezginlerin (backpacker) en meşhur gettosu olarak biliniyormuş bu bölge. Hosteller, haftalık, hatta aylık olarak kiraya verilebiliyor ve çevrede oldukça ekonomik olarak karnınızı doyurabiliyorsunuz. Aşağıdaki Khaosan caddesinin en meşhur ayaküstü tezgahından soyalı yumurtalı noddle yemeyi unutmayın. Bu tezgahın önünde eğer yemek saatine denk geldiyseniz sıra beklemek zorundasınız. Khosan Road'da her tür el ürünü hediyelik eşyalar, meyveciler, masajcılar, barlar, lokantalar, küçük elbise butikleri, dövmeciler ve çeşit çeşit biblocular bulabilirsiniz.
Sağdaki fotoğraf Khason Road. Soldaki ise şehrin değişik yerlerinde her daim karşınızda göreceğiniz kral veya kraliçenin fotoğraflarının asıldığı yerlerden birisi. Nazım Usta, Abidin Dino'ya seslenerek şöyle diyordu: "Sen Mutluluğun resmini yapabilirmisin Abidin." Peki, yoksulluğun resmini yapabilir misiniz ? Sukhumvit gibi Bangkok'un merkez bölgelerinden birinde Sukhumvit Skytrain istasyonu dibinde, bu fotoğrafın çekildiği saat takriben 02.00 suları ve bir çocuk yanındaki peluş oyuncaklarıyla ve küçük köpek yavrusuyla uyumaya çalışıyor. Yoksulluğun fotoğrafı her yerde aynı maalesef. Queenn Sirikit National Convention Center'dan Bangkok'a bakış Askerlerin koruduğu bir diğer tapınak aşağıdaki Wat Phra Kaew adlı tapınak. Bu tapınak Bangkok'taki en ihtişamlı tapınak desem herhalde yalan olmaz. Tayland'ın en kutsal tapınağı, Tay milletinin dini-politik sembollerinin toplandığı safeguardı ya da paladyumu olarak da kabul ediliyor. Giriş saatleri 08.30-15.30 saatleri arasında. Giriş ücreti de 500 Baht. Yani Türk lirasıyla 30 TL'den biraz fazla. Bu paraya ayrıca Grand Palace olarak bilinen şu anda kullanılmayan kraliyet sarayını da dıştan görebiliyorsunuz. Ancak verdiğiniz paraya değecek kadar güzel eserler göreceğinizi garanti ederim. Bu tapınak aynı zamanda Emerald Budha yani Zümrüt Buddha olarak da biliniyor. Aşağıdaki 2. sağ fotoğraftaki budhabnın zümrüt olmasından mütevellit bu isimlede anılıyor. Emerald Budhanın olduğu yerde, değil Budha'ya dokunmak fotoğraf çekmek dahi yasak. Ancak cep telefonu yasak değil :))
Budist bir rahip, dini kıyafetleri içerisinde Wat Phra Kaew çevresinde geziniyor. Arkasındaki yüksek ve kale duvarı gibi kalın duvarlar ise tapınağı çevreliyor. Soldaki fotoğraf Victory Monument. Kentin en işlek ve deyim yerindeyse tam göbeği sayılan yeri. Rachathewi bölgesi olarak adlandırılmış. Bu noktadaki Skytrain istasyonunun adı da yine Victory Monument olarak adlandırılmış. Bu meydandan, ülkenin değişik yerlerine minibüsler ve benzeri araçlar kalkıyor. Floating Markete bu meydandan kalkan araçlar gidiyor. Yine bu meydanda Tay kralının devasa fotoğrafı var. Sağdaki fotoğraf ise Bangkok şehirlerarası tren istasyonuna ait.
Soldaki fotoğraf Wat Suthat temple, Bangkok'un en eski ve en etkileyici tapınaklarından biri. Bu tapınakda Wat Phra Kaew'e yürüme mesafesinde ve eski şehir bölgesinde. Eskiden şükran günleri bu tapınakta kutlanırmış. Sütunların beyaz olması ayrı bir güzellik sunuyor. Sağdaki fotoğraf ise Red Giant Swing. Sol fotoğraftaki köprü Memorial Bridge, Chao Phraya River üzerinde eski tarihi Bangkok Phra Nakhon ile esas yaşamın hakim sürdüğü Thonbori arasındaki ulaşımı sağlıyor.
Sol fotoğraf yine meşhur bir tapınak olan Wat Arun. Hindu tanrısı Aruna'dan adını almış. Chao Phraya ırmağının hemen kenarında konumlandırılmış. Wat Po'nun da tam karşısına denk geliyor. Taylandın en bilinen tapınakları arasında ve özellikle gece ışıklandırması mükemmel. En kolay Chao ırmağı üzerinde yolcu taşıyan botlarla ulaşım sağlanabiliyor. Sağdaki fotoğraf ise Wat Traimit tapınağına ait. Bu tapınağı diğerlerinden ayıran ise diğer adının Golden Buddha olarak biliniyor olması. Yani, Buddhanın en büyük altından yapılmış anıtı bu tapınakta bulunuyor. Aslında bu heykelin dışı sıvayla kaplıymış ve altından olduğunu kimse bilmezmiş. Derken, 1950 li yıllarda ilk bulunduğu tapınak tamire alınmış ve heykel halatlarla çekilirken sert bir şekilde yere düşürülmüş ve sıvaların bir bölümü dökülmüş, dökülen kısmın altından Budhanın altın heykeli farkedilmiş. Bunun üzerine tüm sıva sökülmüş ve bugünkü yeri olan Traimit tapınağına nakledilmiş.
Sağdaki fotoğraf Giant Swing'e ait. Dev salıncak olarak tercüme edelim. Dini bir yapı olarak biliniyor. Wat Arun'un gün içinde çektiğim diğer fotoğrafları Bangkok'a gelen turistlerin ziyaret etmeden dönmediği ve olmazsa olmaz ziyaret yeri pek tabii ki Grand Palace. Yani Kraliyet sarayı. İçine girilmiyor, ancak dışardan bakmakla yetinebiliyorsunuz. Bu saray halihazırda sadece törenler için kullanılıyormuş, mevcut Kralın ikametgahı Chitralada Sarayıymış. Tayland'da şu andaki kral Rama VI ve eşi kraliçe için çok büyük bir saygı ve sevgi besleniyor. Şehrin aşağı yukarı her büyük caddesinde büyük fotoğrafları var ve önünde buket buket çiçekler ile saygı gösterilerinde bulunuluyor. Benim gittiğim tarihte Tayland'ın devrik ve aynı zamanda sürgünde bulunan başbakanının kardeşi olan ve halihazırdaki hükümetin başbakanının kardeşini yurda getirmek için çevirdiği numaralardan dolayı halk öfkeli idi ve yukarıda bahsettiğim gösterileriden sebebi bu idi. Tayland halkı Kraldan bu duruma müdahale etmesini ve ortamı yumuşatmasını bekliyordu, ancak Kral yaşının da ilerlemiş olması ve sağlık nedenlerinden dolayı siyasi çekişmelere müdahil olmadığı için gösterilerin ve ülkedeki huzursuzluğun sürdüğü yorumlanıyordu. Biliyorsunuz zaten Mayıs-2014 sonu itibariyle Tayland Ordusu yönetime en sonunda el koydu.
Budizmin egemen olduğu ülkelerde aşağıdaki figüre benzer heykellere sıkça rastladım. Tam manasını ve neyi simgelediğini açıkçası pek de merak etmedim, ancak heykel sanatı açısından bakıldığında muhteşem sayıldığını anlamak için sanat eleştirmeni olmak gerekmiyor.
Chao Phra ırmağı üzerinde gerek turistik gerekse de iş amaçlı çalışan onlarca bot var. Ancak, bu botların motor aksamı bizimkilerden hayli farklı. Sağdaki fotoğrafta dikkat ederseniz, botun kıç kısmındaki uzun manivela kolunun üzerinde aynı zamanda motor var ve botu idare eden kişi sadece bu kol yordamıyla hareketi düzenliyor. Tekne yahut deniz ulaşımındaki kullanılan botların dekorasyonlarının oldukçadeğişik ve ilgi çekici olduğunu söylemeliyim. Ayrıca, bu nehir üzerinde turistik tur atmak istediğinizde aynen bizdeki uyanıklar gibi aracıların olduğunu ve standart yolcu botları 15-20 Bahta götürürken sizden 1000-1500 Baht istenileceğini şimdiden uyarmış olayım.
Aşağıdaki fotoğraflarda bir eski bir kraliyet sarayına ait. Ancak şu anda kültür merkezi gibi bir işlevi var.
Tayland gezimde en çok hoşuma giden pek tabii ki deniz mahsullerinden yapılan yemekler oldu. Bu arada Tayland mutfağının dünyanın en kaliteli ve çeşitli dokuzuncu (9.) mutfağı olduğunu orada öğrenmiş oldum. Diğer ülkelerde yarı aç yarı tok gezerken, çok şükür Tayland'da karnımız doydu. Gerek sebze yemekleri, gerek deniz mahsullerinden yapılan yemekler lezizdi. Aşağıdaki fotoğraflar, Bangkok'un Çin mahallesindeki bir Çin lokantasında çekildi. Bu gördüğünüz menü 700 Baht yani, takriben 45 TL, Singapur birası Tiger da dahil. Menüde aslan payı pek tabii ki jumbo karidese ait (500 Baht). Bu lokantadaki bir anımı da burada nakletmiş olayım. Lokantaya girdim, menüde karidesi gördüm ve sipariş edeceğim ancak, hiç kimse İngilizce-Fransızca bilmediği için derdimi anlatamadım, bir süre öylece bekledim ve birşeyler anlatmak istediğimi gören ve o anda bir başka kaşlabalık masada yemek yiyen bir başka Çinli geldi ve bana yardımcı oldu ve hatta benim yerime spesiyal bir sebeze yemeği ile pirinç siparişini de ekledi. Ancak, gelen karidesin aşağıdaki gibi geleceğini tahmin edememişti. Sipariş gelmesine geldi ama onlar gibi ayıklayamıyordum. Çevirmen bunun üzerine gene geldi ve lokantanın garsonundan bana yardımcı olmasını ve tamamını ayıklamasını istedi. Bu arada kendisiyle tanıştık, meğerse Hong Kong'luymuş. Hatta İstanbul'u ziyaret amacıyla geldiğini öğrenmiş oldum. Tayland mutfağında kesinlikle tadılmadan gelinmeyecek lezzetlerden birisi de değişik otlarla yapılan ve içine yine değişik baharatların katıldığı salatalar. Şahsen ben, neredeyse her öğün salatasız yemek yemedim. Hem leziz hem ekonomik. Sağdaki fotoğraf salata gibi gözükse de aslında bu da bir deniz mahsulü, yani ahtapot. Çok güzel marine edilmiş süper bir yemek idi. Uzakdoğu'daki her ülkenin kendine özgü bir çiçeği olduğunu bundan önceki notlarımda yazmıştım. Sağ fotoğraftaki çiçek Tayland'ın çiçeği oluyor, ismi Thailand Flower.